10 Ağustos, 2020, Ayse İmrohoroğlu ve Samed Küçükikiz
Birçok hükümet COVID-19 ile savaşmak için normal kriz dönemlerinde kullanılan düşük faiz uygulamalarını seçmiştir. Türkiye’de de kullanılan bu metot şu anda reel faiz gelirlerinin ciddi bir oranda negatif olmasına sebep olmuştur çünkü faiz oranları enflasyon oranının oldukça altında kalmıştır. Aşağıdaki grafiklerdeki konut ve mevduat faizleri ile enflasyon oranı karşılaştırmasından da görüleceği gibi, şu anda faiz oranları enflasyondan düşüktür. Mesela Temmuz ayında 1 aylık mevduat faizi 6,96% ve konut kredi faizi 9,08% iken enflasyon 11,76% olmuştur. Bu durumda 1 aylık mevduatların reel faizi neredeyse -5% olmuştur.


Bu dönemde hem tüketici kredilerinde hem de konut kredilerinde çok ciddi ölçüde artışlar gözlenmektedir. Mesela Temmuz ayında mevduat bankalarının TL cinsi tüketici kredilerinde bir yıl öncesine göre yüzde %55.9 oranında bir artış gözlenmiştir. Aynı zamanda konut kredileri de bir sene öncesine göre %43 artmıştır.


Konut kredilerinin faiz oranlarının düşüklüğü ile konut kredilerindeki artış, konut satışlarına ve konut fiyatlarına aşağıdaki grafiklerden de görülebileceği şekilde yansımıştır.


Düşük faiz politikasının bir yan etkisi de Türk halkının dolara olan talebinin artmasıdır. Ocak 2020 den beri dolar kuru yüzde 25 den fazla artış göstermiştir. Yurt içi yerleşiklerinin yabancı para mevduatları Temmuz 2020 de 212,920 milyar dolara ulaşmıştır. Sadece Temmuz ayı içindeki artış 11 milyar doları geçmiştir. Büyük bir ihtimalle iç talepteki bu değişiklikler dolar kurunun Temmuz ayındaki hızlı artışında bir rol oynamaktadır. Karşılaştırmak açısından bakabileceğimiz ikince grafik ise yurt dışı yerleşiklerin menkul kıymet portföyünün 2005’den beri olan seyrini vermektedir. Bu grafiklerden de görüleceği gibi, yurt dışındakilerin Türk hisse senedi ve devlet tahviline olan talep değişikliği yurt içi dolar talebinin yanında oldukça düşük kalmaktadır.


Bilinmesi gereken başka ilginç bir nokta da, son senelerde yurt içi yabancı para mevduatlarının toplam mevduatlara oranının neredeyse yüzde 50 civarına çıkmış olmasıdır. Sonuç olarak, düşük faiz politikası her ne kadar COVID-19 sırasında bir çok ülkenin kullandığı bir mücadele aracı olsa da Türkiye’deki enflasyon ortamında halkın konut ve döviz yatırımına olan talebini arttırmış, döviz kurunun üstünde baskıya sebep olmuştur.
