18 Kasım 2020, Ayse Ökten ve Samed Küçükikiz
2004 yılından beri bir dolar neredeyse 8 kat artıp, Kasım 2020’de 7,7 seviyesine ulaşmış bulunuyor. TL’nin, bu zaman sürecinde, Euro ve Sterlin karşısındaki değer kaybının da çok farklı olmadığını aşağıdaki grafiklerden görebiliriz.

Döviz kurlarındaki günlük dalgalanmaları tahmin etmek zor olsa bile, uzun dönemdeki değişimi anlamamıza yardım edecek birkaç teori vardır. Bunların arasında nispi satın alma paritesi teorisi önemli bir yer tutmaktadır. Bu teoriye göre iki ülke arasındaki döviz kuru bu iki ülkenin nispi fiyatlarındaki değişikliklerden bire bir etkilenir ve enflasyonun yüksek olduğu ülkenin parasının değerinin düşmesi beklenir.
Mesela, 2004 yılından beri Türkiye’deki enflasyon Amerika’daki enflasyondan daha yüksek olduğu için TL’nin dolara karşı değer kaybetmesi beklenilen bir sonuçtur. Bu teoriye göre eğer döviz kurundaki değişiklikler enflasyon ile bire bir değişirse, paranın “reel” kuru zaman içinde aynı kalacaktır. Örnek olarak ortalama fiyatların Amerika’da sabit kaldığını, Türkiye’de ise senede %10 arttığını varsayalım. Bu durumda 2019 yılında 100TL olan bir mal 2020 yılında 110TL olacaktır. Eğer döviz kuru 2019-2020 arasında %10 değer kaybederse (mesela dolar kuru 6 dan 6,6 ya çıkarsa), bu malın dolar olarak degeri $16.7’de sabit kalmış olacaktır.
Tabii ki döviz kurlarını etkileyen başka faktörlerde olduğu için bu teori ile yapılan hesaplar gerçekleşenden farklı olabilmektedir. Mesela bir önceki örnekte dolar kuru %20 artarsa, bir sene önce 16,7 dolar olan ürün, 2020’de 15,3 dolara satın alınabilecektir. Aşağıdaki ilk grafikten görüldüğü gibi çoğu zaman döviz kurundaki dalgalanmalar enflasyon oranın çok üstünde seyretmiş, bu yüzden TL’nin reel efektif kuru zaman içinde büyük bir düşüşe uğramıştır. Bu düşüş Türk mallarının Amerika’daki ürünlere göre çok daha ucuz bir hale geldiğini göstermektedir. Bu grafiklerden varılan sonuç, 2011 yılından beri TL’deki değer kaybının enflasyonun üstünde seyrettiğidir.


Buna benzer bir başka bakış acısı, mutlak satın alma paritesi teorisini kullanan, ve ülkeler arasında aynı ürünün fiyatını karşılaştırdığı için anlaşılması çok kolay olan Big Mac endeksidir. Ekonomist dergisi tarafından yayımlanan bu endeks ülkeler arasındaki Big Mac fiyatlarını karşılaştırarak döviz kurlarının ne kadar teoriden uzaklaştığını hesaplamaktadır. Temmuz 2020 için Ekonomist şu verileri sunmuştur. O tarihte Türkiye’de Big Mac 13,99 TL, Amerika’da ise 5,71 dolardır. Mutlak satın alma paritesine göre aynı ürün her ülkede (dolar bazında) aynı fiyata satılması gerektiği için, teorik döviz kurunun 2,45 olması gerekir. Halbuki o tarihte piyasa kuru 6,86 ‘dır. Bu hesap Türk lirasının dolara karşı olması gerekenden %64,3 daha değersiz olduğunu gösterir. Bu hesaba göre eğer döviz kurları bu pariteye göre belirleniyor olsaydı Dolar/TL 6,86 değil de 2,45 olmalıydı.
Bu teorinin göz önüne almadığı önemli bir faktör, ülkeler arasındaki gelir farklıklarıdır. Genellikle gelişmekte olan ülkelerde maaşlar, kiralar vs. daha ucuz olabileceğinden bir Big Mac gelişmekte olan ülkelerde daha ucuz olabilir. Bu faktör göz önüne alınarak aynı hesap baştan yapılırsa TL’nin gerçek değerinden %38,3 düşük olduğu, yani gerçek dolar kurunun 6,86 değil 4,23 olması gerektiği düşünülebilir.
Aşağıdaki grafik TL/dolar piyasa döviz kurunu, Big Mac fiyatları ile hesaplanan PPP-döviz kurunu ve gene Big Mac fiyatlarını kullanan ama ülkelerin gelir farklıklarını göz önüne alan “düzeltilmiş” döviz kurunu zaman içinde sergilemektedir. Özellikle düzeltilmemiş Big Mac dolar kuru 2015 yılına kadar piyasa kuruna göre çok büyük değişiklikler sergilememiş, ama 2015 yılından sonra aralarındaki fark epey açılmıştır.

Sadece Big Mac fiyatlarına bakarak döviz kurunun ne olması gerektiğinin analizi yapmak tabii ki çok mantıklı değildir. Bu yüzden, aşağıda bir başka yöntem daha sunuyoruz. Burada Big Mac fiyatı yerine Türkiye ve ABD’nin TÜFE değerlerini kullanıyoruz. Zaman içinde grafik çizebilmek için döviz kurunun PPP’ye eşit olduğu bir yılı saptamak gerekiyor. Bunun için Big Mac endeksini kullanarak 2006 yılını seçtik. Bu metodun da birtakım sakıncaları var. Mesela iki ülkenin TÜFE sepetleri aynı mallardan oluşmuyor, yine TÜFE’nin içinde, mutlak satın alma paritesi teorisine uymayan, ticarete konu olmayan mallar yer alıyor, ve bu yöntem ülkelerin gelir seviyelerindeki farklılıkları hesaba katmıyor.
Bütün bu sakıncaları göz önüne alarak aşağıdaki grafikte iki tane teorik döviz kuru sunuyoruz. Dolar (TÜFE) Türkiye ve ABD’deki TÜFE endeksini, Dolar (TÜFE-GIDA) ise iki ülke arasında sadece gıda kategorisinin fiyat artışını göz önüne alarak çizilmiştir.
Bu grafiğe göre 2015 yılına kadar piyasadaki döviz kuru ve iki teorik kur arasındaki dalgalanmalar birbirinden çok farklı değildir. 2015’ten itibaren ise piyasa döviz kuru teorik kurdan çok farklı bir çizgide ilerlemiştir. Ülkeler arasındaki fiyat artışları ile belirlenen teorik kur 2020’de 4 ile 5 arasında seyrederken piyasalarda dolar 8 seviyesine ulaşmıştır.


TL’nin değeri ne olmalı sorusu tabii ki cevabi olmayan bir sorudur. Arz, talep kuru belirler, bunun tahmini oldukça imkansızdır. Ama bu grafiklerden, döviz kurlarının belirlenmesinde önemli bir rol oynayan ülkeler arasındaki fiyat ve enflasyon farklılıklarının, 2015 yılından beri olan kur dalgalanmalarını açıklamakta zorlandıklarını görüyoruz.
Useful information, and interesting analysis. Well written for non specialists. Thank you