1 Aralık 2020, Ayse Ökten ve Samed Küçükikiz
Ülkelerin büyümesi, kalkınması, zenginleşmesi üç ana faktöre bağlıdır: iş gücü, sermaye, ve bu faktörlerin toplam verimliliğindeki (TFP) büyüme. Daha detaya bakacak olursak, özellikle kişi başına düşen GSYH’nin büyümesi için sermaye birikimi ve TFP’yi en önemli iki faktör olarak sıralayabiliriz. Sermaye birikimi deyince ilk akla gelen, makinalar, yollar, köprüler, bilgisayarlar gibi fiziksel sermaye olsa bile, uzun donemde sürdürülebilir büyümeyi sağlaması açısından esas önemli olan insan sermayesindeki birikimdir. Fiziksel sermaye birikimi büyümenin erken dönemlerinde önemli bir rol oynasa da geleneksel büyüme modellerine göre, zaman içinde azalan bir getiri sergilemesi beklenmektedir. İnsan sermayesi ise sürdürülebilir büyümeyi sağlaması açısından üstünde titizlikle durulması gereken bir kategoridir. Ayrıca insan sermayesinin en önemli unsurlarından birisi olan eğitim ve eğitimin kalitesi, ülkelerin uzun dönemde araştırma, geliştirme konularında başarılarına da ışık tutarak TFP’yi dolaylı bir şekilde etkilemektedir.
Aşağıdaki grafikte Türkiye, Güney Kore, ve Çin’de fiziksel sermaye, insan sermayesi ve TFP’nin 1960’dan beri 10’ar yıllık büyüme değerlerini sergiliyoruz.
Mesela 1960-1970 arasında Türkiye’deki kişi başı GSYH %45,2 büyümüş, bunun %34,5’i fiziksel sermayeden, %2,8’i insan sermayesinden ve %7,8’i TFP den kaynaklanmıştır. Aynı dönemde Çin’de kişi başı GSYH %28,3 büyümüş, bu büyümenin %10’u fiziksel sermayeden, %9’u insan sermayesinden ve son olarak %9,2’si TFP’den gelmiştir.
2007-2017 yılları arasında ise Türkiye’de kişi başı GSYH %13,7 büyümüş, buna fiziksel sermaye %15,5, insan sermayesi %5,4’le pozitif katkı yaparken; TFP %7,2’yle negatif katkı yapmıştır.
Bu üç ülke arasındaki karşılaştırmalarda özellikle TFP’nin büyümeye katkısının en düşük, hatta bir çok sene negatif olduğu ülkenin Türkiye olduğunu gözlemliyoruz.



İnsan sermayesine katkı veren unsurlar arasında eğitim ve eğitimin kalitesi önemli bir rol oynamaktadır. İnsan sermayesinin kalitesini ölçmek ve ülkeler arasında karşılaştırma yapmak çok kolay olmasa da birkaç veri kaynağından bu kategoriyi etkileyen bilgilere ulaşmak mümkündür. Aşağıdaki grafiklerde değişik kaynaklardan elde edilen veriler sunuyoruz.
İlk olarak Penn World Table’s tarafından yayımlanan ve en önemli kaynağı ortalama okullaşma yılı olan bir insan sermaye verisi görüntülüyoruz. Bu bilgilere göre, mesela Kore 1950’lerde oldukça düşük bir insan sermayesi seviyesinden başlayıp 2017’e kadar %100 den daha büyük bir artış gösterip Amerika’ya yakın bir seviyeye ulaşmıştır. Türkiye’deki insan sermaye seviyesi bu dönem içinde %114 artmış olmakla birlikte 2017’de Amerika ve Kore’nin %65’i seviyesinde yer almaktadır.

İkinci olarak Türkiye’nin PISA sınav sonuçlarının zaman içindeki gelişimini ve 40 ülke arasında bulunduğu yeri görüntülüyoruz. PISA sınavı, 15 yaş grubundaki çocukların, matematik, fen bilimleri ve okuma becerilerini ölçmek için yapılan bir sınavdır. 2018’de bu sınav Türkiye’de 186 okuldan 6 bin 890 öğrencinin katılmasıyla gerçekleşmiştir. Türkiye’nin zaman içindeki performansı ufak tefek dalgalanmalar göstermiş olmakla birlikte, ülkeler arasındaki karşılaştırmada her üç dalda da oldukça düşük bir seviyededir.

Asağıdaki grafik ülkelerin üç alan için 2018’deki PISA sınav sonuçlarındaki başarılarını sergilemektedir. Türkiye matematik alanında 32., okuma alanında 31. ve bilim alanında 30. olmuştur.



Bu sınavda kız ve erkek çocuklar arasındaki performans farkına bakacak olursak, birçok ülkede matematik ve bilim alanında benzer performans gösterdiklerinin, okuma alanında ise kız çocukların daha başarılı olduğunu gözlemleyebiliriz. 2018’de Türkiye’de okuma alanında erkek çocukların ortalama notu 453, kız çocukların ise 478 olmuştur. Ama bu grafikten de görüldüğü gibi, bu performans birçok ülkenin performansından çok daha düşüktür.



Son olarak Dünya Bankası tarafından yayımlanan İnsan Sermayesi Endeksi bilgilerini sunuyoruz. Bu endeksin özelliği bugün doğan bir çocuğun 18 yaşına geldiğinde biriktirmiş olması beklenen insan sermayesi miktarını ölçmeye çalışmasıdır. Dolayısı ile geçmişteki eksiklikler ya da başarılar değil, gelecek bir tarihte insan sermayesinin ne olacağı konusunda fikir vermeye çalışmaktadır. Türkiye bu sıralamada 47 ülke arasından 37.’dir.

Türkiye’nin İnsan Sermayesi Endeksi sıralamasındaki konumun sebeplerini anlamak için bu endeksin nelerden oluştuğunu daha iyi anlamak gerekir. Bu endeks ülkede hakim olan sağlık ve eğitim koşullarını göz önüne alan üç kategoriden oluşmaktadır: bugün doğan çocukların 5 yaşına gelme olasılığı (hayatta kalma); bugün doğan bir çocuğun ilerde tamamlayacağı okul yılları ve kalitesi (eğitim kalitesi); 15 yaşındaki bir gencin 60 yaşına sağlıklı bir seklide gelme olasılığı (yetişkin sağlık). Aşağıdaki grafikte Türkiye, Çin, Güney Kore ve Amerika için bu üç kategorinin 2020’deki değerlerini sergiliyoruz. Buradan anlaşılan Türkiye’nin özellikle eğitim konusunda düşük seviyede olduğudur.

Bütün bu veriler, büyümenin en önemli unsurlarından birisi olan insan sermayesinin Türkiye’de ilerleme kaydetmesi için özellikle eğitime ve eğitimin kalitesine yoğunlaşılması gerektiğini göstermektedir.