1950’den beri Türkiye Ekonomisi

11 Temmuz 2021, Ayse Ökten ve Samed Küçükikiz

Ülkelerin uzun dönemli ekonomik büyüme performanslarını değerlendirmenin bir yolu Solow büyüme modelinin öngördüğü büyümeyi yakalayıp yakalayamadıklarını inceleyerek yapılabilir. Bu modelin en önemli bulgularından bir tanesi fiziksel sermayesi ve geliri düşük ülkelerin zaman içinde hızlı büyüyerek zengin ülkeler seviyesine yaklaşmaları gerektiğidir. Bunun sebebi sermaye stoku düşük olan ülkelerde yapılan yatırımların üretime katkısının yüksek olması, sermaye stoku artmaya devem ettikçe ise büyümeye olan katkısının düşmesidir. Azalan verimlilikler kanununu olarak adlandırılan bu olguyu şöyle düşünebiliriz: mesela ilk inşa edilen yollar, köprüler, limanlar ülkenin üretimine büyük katkı sağlayacaklardır. Ama bir noktadan sonra daha fazla yol ya da köprünün üretkenliğe etkisi yavaşlayacaktır. 

Bu modelden çıkan yakınsama hipotezine göre, fakir ülkeler zaman içinde zengin ülkelerin kişi başına gelir seviyesine yaklaşmalıdır. Tabi bu teorinin arkasında birçok varsayım vardır ve bu hipotez verilere bakıldığında çok da başarılı görülmemektedir. Buna rağmen Türkiye’nin uzun dönemdeki ekonomik büyümesini bu model çerçevesinde anlamaya çalışmak ilginç birtakım gözlemlere yol açmaktadır.

Bu hipotezi uygulamak açısından ilk olarak İspanya ve Yunanistan’ın zaman içinde İngiltere ekonomisine yaklaşıp yaklaşmadıklarına bakacağız. 1951 yılında İspanya ve Yunanistan’ın kişi başına gelirleri İngiltere’nin yarısından az bir seviyededir. Solow modeline göre bu iki ülkenin zaman içinde İngiltere’den daha hızlı büyüyüp kişi başı gelirlerinde İngiltere’ye benzer bir seviyeye gelmeleri gerekmektedir.  

Aşağıdaki grafikte bu iki ülkenin 1950-1975 döneminde bu hipoteze uygun bir biçimde İngiltere ile olan farklarını kapattıklarını görüyoruz. 1980 sonrası İspanya’nin performansı İngiltere’ye göre yatay bir seyir izlemiş, Yunanistan’da ise kişi başı gelir seviyesinde İngiltere’ye nispeten düşüş yaşanmıştır.

Bu karşılaştırmaya Türkiye eklendiğinde ortaya çıkan görüntü Türkiye’nin 1950’lerde İspanya ve Yunanistan’a benzer bir seviyede başlamış olması ama çok uzun yıllar performansının bu iki ülkeyi ya da İngiltere’yi yakalamaya yaklaşmadığı yönündedir, mesela 1975 yılında İspanya ve Yunanistan’da kişi başına gelir sırasıyla İngiltere’nin %98 ve %93’üne ulaşmışken, Türkiye’de halen %43 civarında seyretmektedir. Yakınsama hipotezine benzer büyüme 2000 yılından itibaren gözlenmeye başlamış olup 2019 yılında kişi başı gelir İngiltere’nin %60’ına ulaşmıştır. 

Bu dönemde oldukça kötü bir performans gösteren Arjantin ve Brezilya’nın grafiklerine bakacak olursak Arjantin’in 1950’lerde İngiltere ile benzer bir seviyeden başlayıp gittikçe kötüleştiğini, Brezilya’nın ise kayda değer bir gelişme kaydetmediğini söyleyebiliriz. 

Aynı dönemde Güney Kore’nin performansı ise yakınsama hipotezinin başarılı örneklerinden birisi olarak verilebilir. 1953’te kişi başı gelir seviyesi İngiltere’nin %11’i olan Güney Kore hızla arayı kapatıp 2019 yılında İngiltere’nin %95’i seviyesine ulaşmış bulunmaktadır. 

Bu tür karşılaştırmalarda ilk akla gelen sorulardan birisi acaba Güney Kore ne tür politikalar ile bu başarıyı yakaladı olabilir. Ama Solow büyüme modelinin öğretisine göre esas soru, başarısız olan ülkelerin neleri yanlış yaptığı olmalıdır. Birçok teorinin üstünde durduğu, sürdürülebilir büyüme için gerekli olarak sıralanan faktörler arasında, ülkedeki makroekonomik koşullar (düşük enflasyon, stabil kur hareketleri, düzenli bir devlet bütçesi); stabil bir politik ortam, rekabete ve dış ticarete açık bir ortam; iyi bir eğitim seviyesi önemli bir yer almaktadır. Dolayısı ile bir ülkenin neden yakınsama hipotezinin aksine bir performans gösterdiğini anlamak için neleri yanlış yaptıklarını irdelemek gerekir. 

Print Friendly, PDF & Email

Leave a Reply

%d bloggers like this: