Mali Sürdürülebilirlik

24 Eylül 2021, Ayse Ökten ve Samed Küçükikiz

Ülkelerin bütçelerinin sağlıklı bir şekilde gelişmesi için ne tür konulara dikkat edilmesi gerektiğine bakacak olursak karşımıza oldukça karmaşık bir tablo çıkmaktadır. Klasik ölçümlerden başlayacak olursak ilk olarak kamu borç stoku ve faiz dışı bütçe açığı verilerini inceleyebiliriz. Bu iki kategoride de Türkiye’nin birçok ülkeden çok daha iyi bir konumda olduğunu görebiliriz. Mesela 2020 yılında GSYH’ya oranla Genel Yönetim Borç Stoku Türkiye’de %36.7 iken Hindistan’da %89, Brezilya da %98.9 ve İtalya’da %155.5 olmuştur. COVID-19 pandemi sürecinde bazı ülkelerde faiz dışı bütçe açıklarında ciddi bir artış gözlenirken, Türkiye 2020’yi %3.5 açık ile kapatmıştır. Büyük bir ihtimal ile Türkiye’nin diğer ülkelere kıyasla daha az kamu yardımı yapmış olması ve 2020’de GSYH’da büyüme görülmesi bütçeyi pozitif etkilemiştir.

Kamu bütçesinin mali sürdürülebilirliğini tehlikeye atacak koşullar arasında kamu borçlarının ne kadarının döviz cinsinden olduğu da  önemli bir yer almaktadır. Aşağıdaki grafikten görülebileceği gibi Türkiye’de Kamu borcunun kompozisyonunda ciddi bozulmalar yaşanmış ve döviz cinsinden borç stoku toplam borç stokunun %56.7’sine ulaşmıştır. 

Mali sürdürülebilirlik açısından başka bir tehlike özel sektörün ne kadar borçlu olduğu ile ilgili olabilir. Devletin bir kriz karşısında özel sektörü desteklemeye çalışması olasılığı olduğu için özellikle dış borç oranlarını incelemek önemli olabilir. Aşağıda seçilmiş ülkeler için özel sektörün dış borç stokunu gösteriyoruz. Türkiye’nin özel sektör borcunda Hindistan, Güney Afrika ve Brezilyanın önünde olduğunu ve 2013’de %16 olan borç stokunun 2018’de %26.5 olduğunu söyleyebiliriz.

Piyasaların Türkiye ekonomisine nasıl baktığını anlamak açısından iki grafik sunuyoruz. Birinci grafik kredi risk primini, ikinci grafik ise üç büyük kredi derecelendirme kuruluşunun kredi notlarından oluşan bir endeksi göstermektedir. Bu endekste 1 en kötü durumu 21 en iyi durumu göstermektedir. Türkiye 2015’de 11.66 değerine sahipken,  2020’de 8.2 değeri ile seçilmiş ülkeler arasında en düşük kredi notunu almıştır.

Piyasaların bu değerlendirmelerinin arkasında belki de kamu borcunun sürdürülebilirliğindeki eksiklikler (primary balance sustainability gap) kavramı yatmaktadır. Bu ölçek kamunun faiz dışı bütçe açığının borç stokunu arttırmaması için gereken faiz ve büyüme oranının hesaplanması olarak düşünülebilir. Ya da büyüme ve faizler için yapılan makul birtakım varsayımlar altında, kamu açıklarının teorik açıklardan (daha büyük borç stoklarına sebep olmayacak bütçe dengesi) ne kadar farklı olduğunun ölçümü olarak ifade edilebilir. Bu farkın negatif olması mevcut şartlarda kamu borcunun sürdürülemez olduğu anlamına gelmektedir.   

Bu veriler birkaç değişik varsayım altında hesaplanabilmektedir. Biz cari yılda gerçekleşen mevduat faizi, GSYH büyümesi, genel yönetim borç stoku ve faiz dışı bütçe dengesi üzerinden bu hesabı yapmaktayız. GSYH’nin büyümesi iki ayrı varsayım ile hesaplanmıştır. İlk grafikte TL cinsi GSYH büyümesi esas alınmıştır. İkinci grafikte ise büyüme oranı olarak dolar cinsi GSYH büyümesi ve TL cinsi GSYH büyümesinin ortalaması kullanılmıştır. Kamu borç stokunun yarıdan fazlasının döviz cinsi olduğu düşünülürse, ikinci varsayımın Türkiye için makul olduğu söylenebilir. Bu varsayım altında, 2017’deki faiz dışı bütçe oranın mali sürdürülebilirliği sağlayacak seviyeden %2.5 daha yüksek olduğunu görmekteyiz (veri ve metotlar).

Bu ölçeğin zaman içindeki değişimine bakacak olursak GSYH’nin büyüme oranı için yapılan her iki varsayım altında 2017-2019 döneminde net bir bozulma olduğunu gözleyebiliriz. 2020’de Türkiye’nin nadir büyüyen ülkelerden birisi olması bu denge açığında azalmalara sebep olmuştur.

Print Friendly, PDF & Email

Leave a Reply

Discover more from Türkiye Ekonomisi

Subscribe now to keep reading and get access to the full archive.

Continue reading