7 Şubat 2022, Ayse Ökten ve Samed Küçükikiz
Türk lirası 2013 yılından beri değer kaybetmektedir. Reel Döviz kuru, yani TL’nin diğer para birimler karşısında tüketici enflasyonundan (TÜFE) arındırılmış değerini gösteren endeks 2013’den beri %53 düşüş göstermiştir. TL’nin reel değeri üretici fiyatları baz alınarak hesaplandığında da kırmızı grafikte görüldüğü üzere TL 2013’den beri değer kaybetmektedir. Üretici fiyat enflasyonunun son yıllarda tüketici fiyatlarına göre yüksek seyretmesi iki grafik arasında farkın açılmasına neden olmuştur.

Reel kurdaki düşüş Türk mallarının daha ucuz hale geldiğini göstermektedir. Peki bu dönemde ithalat, ihracat ve dış ticaret açığımızda ne tür gelişmeler olmuştur?
İlk olarak dış ticaret dengemizin 2013 yılından beri olan gelişimini aşağıdaki grafikten görebiliriz. 2013’de 10 milyar dolar civarında olan dış ticaret açığı 2016-2017 yıllarında 5 milyar dolar seviyesine düşmüş, 2018-2019 krizinde sıfıra yaklaşmış, ve daha sonra ortalama 4 milyar dolar civarında seyretmeye devam etmiştir. 2022 Ocak ayı için açıklanan verilere göre dış ticaret açığımız son dönemde yaşanan gelişmelerinde etkisiyle 10.4 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir (veri).

İhracat ve ithalata ayrı ayrı bakacak olursak 2019 krizi öncesi ithalatın ihracattan yüksek olduğunu, 2019 krizinde ithalatta büyük düşüş yaşandığını, COVID-19 sonrasında hem ithalatta hem ihracatta ciddi artışlar yaşandığını kaydedebiliriz.

Aşağıdaki grafiklerden ithalat ve ihracatımızın en büyük kategorisinin hammadde olduğunu görebiliriz. İthalatın içinde hammaddenin oranı %75-80 bandında hareket etmektedir. İhracatımızın ise yine %50’sini hammadde oluşturmaktadır. Son 9 yılda ana kategorilerin dağılımında ciddi bir değişiklik görülmemektedir. Sadece tüketim kategorisinin ithalattan aldığı payda azalma görülmektedir.


Sonuç olarak 2013’den beri değer kaybeden Türk lirasının dış ticaret dengesine olan etkisinin zayıflığı bu grafiklerden görülmektedir.